Haberler:

Forumumuzda iyi vakit geçirmeniz dileğiyle

Evlenme

Başlatan Dostyurdu, 19 Şubat 2018, 01:20:19

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Dostyurdu

1. Soru:

--Evlenmenin hükmü nedir, açıklama yapar mısınız?


--Peygamber Efendimiz:

(Ennikâhu sünnetî) "Nikâh benim sünnetimdir." buyuruyor. Bu ne demek?.. "Evlenmek benim koyduğum adettir, benim yolumdur." demek... Kesin yapılması gereken değil de, benim seçtiğim, tercih ettiğim, gittiğim yoldur demek...

Ama evlenmenin hükmü, kişinin özelliklerine göre değişir. Fıkıh kitapları böyle yazar. Adam çok kuvvetli duygulara sahip, evlenmediği zaman kendisine hakim olamayacak, günaha dalacaksa; öyle bir insana evlenmek farzdır. Neden?.. Evlenmediği takdirde günahkâr olacak!.. Öyle bir aciz adam ki, evlendiği zaman karısına bakamayacak, kocalık vazifesini yapamayacak; böyle bir kimsenin de evlenmesi gerekmez.

Normal olarak, bir insanın evlenmesi uygundur. Çünkü, Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şeydir. Bekârlıkta tehlikeler çoktur, evlilikte sevaplar çoktur, faydalar çoktur.


Sahabe-i kirâmdan bir zat, hanımı öldüğü zaman... İkisi de bulaşıcı hastalığa, vebaya tutulmuşlar. Hanımı biraz önce ölüyor. Kendisine haber gelince diyor ki:

"--Aman beni evlendirin!.."

Diyorlar ki:

"--Efendim! İşte iyi olun inşaallah, kalkın da düğün yapalım, güzel bir hanım bulalım, evlenin!.."

Diyor ki:

"--Ben öleceğimi biliyorum. Amansız hastalığa, vebaya yakalandım; kendimin öleceğimi biliyorum. Ama, Rabbimin huzuruna bekâr gitmeğe utanıyorum!" diyor.

Sahabe-i kiram bu, aşere-i mübeşşereden bir zât-ı muhterem... Onların nikâha bakışları böyle... Sevap bu, ibadet bu diye meseleye yaklaşıyorlar. Efendimiz'in hadis-i şeriflerinden anladıkları mânâ bu...

Ama bu mânâ, kişinin özel durumuna göre değişiyor. Çünkü karşısında, aldığı kadının da hakları var... Onun da hayatını zehir etmeğe hakkı yok... O zaman evlilik bazan haram oluyor, mekruh oluyor; bazan farz oluyor. Ama normal şartlarda Efendimiz'in yoludur, yapılması gerekir.


2. Soru:

--Evlenmek niyetindeyim, eşimi seçerken nelere dikkat etmeliyim?


--Dindar, namuslu, becerikli, ev işlerini yapmasını bilen, iyi bir aileden, temiz bir kimse almaya gayret et!.. Çünkü, o senin eşin ama aynı zamanda senin çocuğunun annesi... Çocuk yetiştirmeyi bilsin, evi yönetmeyi bilsin... Sadakatli olsun, güzel huylu olsun... Sen ona kızarsın, bağırırsın; o yumuşak davranır, alttan alır, idare eder... Sen unutursun, o hatırlatır...

Allah bir insanın hayrını murad etti mi, ona böyle unuttuğunu hatırlatan, hatırladığı şeyi yapmakta yardımcı olan iyi bir arkadaş nasib eder. Hayat arkadaşı da böyle... "Hadi efendi, hadi kalk! Ben uyandım, sen de kalk, teheccüdü kılıverelim!" dese bir kadın, dünyalara değer... Böyle bir kimseyi bulmağa çalışmalı!..


3. Soru:

--Dinimizda akraba evliliği nasıl karşılanıyor?


--Muharremât, insan kimlerle evlenemez diye bir liste vardır. Ayet-i kerimede:

(Hurrimet aleyküm ümmehâtüküm ve benâtüküm ve ehavâtiküm ve ammâtüküm ve hâlâtiküm...) diye bir liste vardır. [Sizlere analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları, sizi emziren süt analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızın yanınızda kalan üvey kızlarınız --ki, onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur-- öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak sûretiyle evlenmek --geçmişte olanlar artık geçmiştir-- haram kılındı. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.]

Bunların dışındakilerle evlenebilir. Meselâ teyze kızıyla evlenebilir, hala kızıyla evlenebilir, amca kızıyla evlenebilir. Yasakların dışında ötekilerle evlenmesi serbesttir, akraba çocukları olsa bile...

Akrabalardan evli insanlar var, nur topu gibi de çocukları var... Şahsen benim annem ve babam da kardeş çocuklarıdır. Dedeler kardeştir. İki kardeş evlâtlarını birbirleriyle evlendirebilirler.


4. Soru:

--Evlenmek niyetinde olan kız ve erkeğin birbirini görmesinde bir sakınca var mıdır?


--Kısa müddet, az bir şekilde, sûisti'mal etmemek, ileriye gitmemek şartıyla görebilir. Öyle çok fazla değil, her zaman değil...


5. Soru:

--Beni evlendiriyorlar, istihare namazına hâcet var mıdır?


--Bir iş kararlaştırıldıktan sonra istihare filân olmaz. İş olup bittikten sonra olmaz. Daha önceden olsaydı, olurdu. Pişmiş aşa su katılmaz. Düşünmüsün, evet demişsin; ondan sonra dönmek uygun olmaz. Tabii, mühim bir sebep olursa dönülür.

Aklen güzel görünen şey için veya şer'an doğru olan şey için, istihare yapmağa lüzum yoktur. Bakıyorsun, eş olarak seçtiğin kimse müslüman, mütedeyyin, namazlı, niyazlı; olur. İki tane aday olur da ikisi eşit olursa, o zaman istihare yapılır; acaba hangisi daha iyi diye... Ama aday bir tane olunca, istihare gerekmez.


6. Soru:

--Evlenmek istiyorum, annem babam askerlik yapmadığım için râzı değil... Okuduğum için askerliğe yedi yıl var... Yaşım yirmiiki, kızı da buldum. Sadece ailem râzı değil, ne tavsiye edersiniz?


--Bu annenin babanın ısrarı yanlıştır muhterem kardeşlerim!.. Siz anne babaysanız, böyle yapmayın! Çünkü, evlenmenin tehire uğramasından dolayı çocuk bir günah işlerse, anne baba mes'ul olur. Çocuğunu erken evlendirmek, anne babanın vazifesidir. Tehir etmeğe kalkışmak çok yanlış bir şeydir. İlk vakitte, ilk fırsatta evlendirmeğe çalışması lâzım!.. Mâdem yedi yıl sonra bunun askerliği gelecek, o halde şimdiden evlenmesi gerekiyor. Evlensin, Allah yardımcı olsun...

İknâ etmesi lâzım, yanlıştır diye söylemesi lâzım!..


7. Soru:

--Kendi sınıfımdan bir kıza talib oldum. Evlenmemiş bir ablası olduğu için, bu işte güçlük çıktı. Bu konuda tavsiyeleriniz?


--Bir evde birkaç tane kız olabilir. Kimin kısmeti çıkarsa, onun evlendirilmesi lâzım!.. Ablası evlenmedi diye kardeşinin evliliğine mâni olmak İslâmî değildir. İslâm'a göre böyle bir sıra yoktur. Kızın kısmeti çıkmışsa, kısmet de hayırlı ise, iyi bir müslümansa, verilir. Allah ötekisine de hayırlı kısmet versin denilir. Bu yanlış bir adettir, bunu söylemek lâzım!..


8. Soru:

--Bir kızdan hoşlanıyorum; fakat onun bundan haberi yok... Ne yapmamı tavsiye edersiniz?


--Meşrû yoldan git, iste! Fazla da öyle hoşlanıp uzaktan bakma!..


9. Soru:

--Aşık olduğum kızın hidâyete ermesi için dua eder misiniz?


--Dua ederiz ama, aşık olmak da İslâm'da pek iyi bir şey değil... Elin kızına ne diye baktın, ne diye aşık oldun, ne diye bu duruma geldin?.. Bu bir hatalı durumdur. Doğru düzgün seçme ile olmamış da, aşık olmuş. O kız eğer İslâmî bakımdan iyi ölçüde bir kimse değilse, açıksa, ailesi ve şartları iyi değilse, bunun onunla evlenmemesi lâzım!.. Çünkü Peygamber Efendimiz, "Dindar olanını arayın!" diyor.

Onun için insanın gözünü sakınması lâzım, bu gibi mâcerâlara düşmemesi lâzım!.. Tabii, bazan elinde olmayan sebeplerle, düşer insan bu gibi hallere; ama, mümkün olduğu kadar kendisine hakim olmağa çalışmalı!.. Tehlikelidir.


10. Soru:

--Benim sütkardeşim ağabeyimle evlenebilir mi? Ben kızın annesinden süt emdim ama, kız benim annemden süt emmedi.


--Evlenebilir. Çünkü, sütkardeşlik o kızla kendisi arasındadır; ağabeyine sirayet etmez. Bir mahzuru yok...


11. Soru:

--Evlenmek istediğim kız, akraba olduğu için anneme benziyor. Şimdi bu konu yüzünden üzülüyorum. Bunun bir mahzuru var mı?..


--Bir şey olmaz, olabilir. Teyzeler, halalar birbirlerine benzeyebilirler. Nikâh düşecek bir insan olduktan sonra, bir mahzuru yoktur.


12. Soru:

--Bir erkekle kadının evliliği kader midir?


--Allah'ın takdiridir, öyle olmuştur.


13. Soru:

--İki bayram arasında düğün yapılmasının bir mahzuru var mıdır?


--Bu söylentidir. Peygamber Efendimiz'in bir düğünü iki bayram arasında yapılmıştır. Onun için düğünü istediğiniz zamanda yapabilirsiniz. İki bayram arasında yapılmasının mahzuru yoktur.


14. Soru:

--Ondokuz yaşında bir kızım... Namazında niyazında diye tanıttıkları nişanlımın, daha sonra namaz kılmadığını öğrendik. Benden onbir yaş da büyükmüş. Nişanı bozmak için köye gittim. Köyde törelere göre uygun olmadığını söylediler. Ne yapacağımı bilmiyorum. bana bir yol gösterir misiniz?


--Nişan nikâh demek değildir. Kişilerin birbirlerini tanıması için bir şeydir. Namaz kılmayan bir insana kız verilmez! Çünkü, Allah'tan korkmuyor demektir. Allah'a karşı vazifelerini yapmıyor demektir. Namaz kılarsa olabilir. Kılmazsa, böyle bir kimseye gidip de, bundan sonra bir sürü belânın daha altına girmeğe lüzum yoktur.

Ama, namazlı niyazlı müslüman bir kimse ile de, nişanlıyken, nikâhlıyken ayrılmağa kalkmak, İslâmî bakımdan doğru değildir.

Onbir yaş büyük bir yaş farkı değildir. Biraz daha az olur, biraz daha fazla olur; normaldir. Erkek biraz büyük olur, kız küçük olur; bunda bir mahzur yok... Fakat, namaz kılmaması büyük bir kusur; onu izâle etmeleri lâzım!..


15. Soru:

--Düğün öncesi yapılan nişan kız tarafından bozulursa, o ana kadar yapılan masrafları kim karşılar?


--Nişanın şer'an bir hükmü yoktur muhterem kardeşlerim!.. Nişan nikâh demek değildir. Nikâh olmadığından tarafeyn birbirlerine verdikleri hediyeleri geri vermek zorundadır. Çünkü, nişan münâsebetiyle yapılmıştı, nişan bozuldu. Kimisi üstüne yatıyor hediyelerin... Ya kız tarafı yatıyor, ya oğlan tarafı yatıyor. "Verilen verilmiştir, alınan bizimdir." deniliyor. Evet, lokum baklava gitmişse, onlar yenilmiştir, onlar neyse ne artık ama; çeyiz, takı, yüzük, bilezik vs. verilir.


16. Soru:

--El ile tatmin olmanın (masturbasyon) hükmü nedir, dînî yönden mahzuru var mıdır? (Eğer bunu yazmakla bir hayasızlık etmişsek, özür dileriz.)


--Muhterem kardeşlerim! Dinde ayıptır diye soru sormaktan kaçınmak da yoktur, soruya cevap vermekten kaçınmak da yoktur.

Hazret-i Aişe validemize gelip soru sorarlardı. "Ey mü'minlerin anası, şu meselede ne yapmak lâzım gelir?" diye... Kadın olduğu halde, Peygamber Efendimiz'in zevcesi olduğu için bilir diye, ona gelip sorarlardı. Sorulur.

Peygamber Efendimiz hadis-i şerifinde buyuruyor ki: "Eliyle nikâhlanan mel'undur!" Yâni, Allah'ın lânetine uğramıştır demek... İşi rast gitmez, hayra ulaşmaz... Dünyası mahvolur, ahireti mahvolur... Sıhhati gider, her çeşit zararlara uğrar. Bu kötü huydan tevbe edip, derhal dönmek lâzım!..


Peygamber Efendimiz diyor ki: "Gözler de zina eder. Eller de zina eder." El de zina eder, göz de zina eder. Mâdem Peygamber Efendimiz öyle demiş, öyledir. Göz harama bakar, zina eder; el haramı tutar, zina eder; veyahut böyle yanlış yolda kullanılır, zina etmiş olur.

O bakımdan, bu işe alışmış olan bir insan bu işi bıraksın! Tevbe etsin, bir daha yapmamağa azmetsin!.. Hayrını bereketini götürür. Allah'ın lânetine uğramak çok kötü bir şeydir. Şeytan Allah'ın lânetine uğramıştır, biliyorsunuz halini... Bu kadar kuvvetli bir cezasının olduğunu bilerek, bu işten o kadar kuvvetle sakınmalı!..


Muhterem kardeşlerim! Çocuklarınızı çabuk evlendirin!.. Peygamber Efendimiz çareyi böyle emretmiş; bu işin aslı budur. Erkence evlendirin, günahlara dalmasın çocuklar...

Bu devirde insanın nefsini azdırma vasıtaları sanayi haline gelmiştir. Teşvik ediliyor, teşvik var, ödül var... Işıklı reklamlar, parlak resimler, gazeteler, mecmualar, poşetlerin içinde bilmem neler... Her türlü imkân hazırlanmıştır. Tâ ki, müslümanlar o tuzaklara yakalansınlar, günahlara girsinler, şeytanın yoluna düşsünler, cehenneme yuvarlansınlar diye... Her türlü imkân hazırlanmıştır çepeçevre müslümanların etrafında...

Tabii çareler bulmak lâzım!.. Papazlar daha iyi dindarlık yapacağız diye, evlenmeyi kendilerine yasak ettiler, daha büyük fitneler çıktı. Hilkatin karşısında, akıntıya ters gidilmez. Akıntıya uygun gitmek lâzım!.. Mâdem, Allah insanı nefisli yaratmış, mâdem ki erkek ve kadın diye iki cins var, mâdem ki iki cinsin arasına bir ilgi koymuş; bu ilginin meşrû şekilde halledilmesi lâzım ki, her iki taraf da günaha sapmasın...


İslâm ayrıca, bu iş halledilinceye kadar da bu işi önlemek için iki tarafın arasına perde germiş, duvar örmüştür. Beraber gezmek tozmak yoktur, konuşmak görüşmek yoktur. Açılmak saçılmak yoktur. Nefsi kabartacak işleri yapmamak gerekir. Yâni, yan tedbirleri de almıştır İslâm... Örtünmek onun içindir.

"--Öcü gibi ne örtünüyorsun?.."

"--Öcü gibi örtünüyorum, şeytanın yoluna düşmeyeyim diye... Başkası düşmesin diye, benim yüzümden günaha girmesin diye... Dinimiz bunu emretmiş."

"--E canım, saçların mâdem bu kadar güzelmiş, niye göstermiyorsun, niye kapatıyorsun?.."

"--Güzel olduğu için kapatıyorum! Ayet-i kerime 'Zinetlerinizi saklayın!' dediği için, dinimiz böyle emrettiği için kapatıyorum!" diyeceğiz ve kapatacağız.


Cennete girecekleri sayıyor Kur'an-ı Kerim'de Allah-u Teâlâ Hazretleri:

(Vellezînehüm li fürûcühüm hâfizûn) "Namuslarını koruyanlar, tenâsül aletlerini günahlardan koruyanlar." diyor. (İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânühüm fe innehüm gayru melûmîn) "Eşleri müstesnâ, çünkü onun bir mahzuru yok..." diyor Allah-u Teâlâ Hazretleri...

O halde çocuklarınızı erken evlendirin!.. Nişanlayın, evlendirin; bu dert bitsin!.. Gençleri evlendirmiyorlar, yirmi yaşına geliyor, otuz yaşına geliyor, otuzbeş yaşına geliyor; sanıyor ki evlilik çok büyük bir mesele... Değil, işte bu kadar bir mesele... Evlen de gör!.. Bitiyor, tamam... Ondan sonra, asıl yapılacak mühim işlere yöneliyor.


Bizim dinimizin ana mantığı, akıntıya kürek gitmek değildir, hilkate uygun hareket etmektir. Evlilik sevap... Dinimizde evlilik sevaptır. Hattâ "Bir insanın eşiyle evlilik münâsebetlerine Allah mükâfat veriyor." diyor Peygamber Efendimiz...

Sahabe şaşırıyorlar, diyorlar ki:

"--Yâ Rasûlallah! Hem şehvetinin icabını yapıyor, hem şehvetini kaza ediyor, hem de nasıl sevap alıyor?"

"--Harama gitseydi, günah olacaktı ya!.." diyor Peygamber Efendimiz...

Harama gitseydi günah olacaktı. Onun için, bu tarafa gelince, bu tarzda halledince sevap oluyor.


Onun için, bir insan evlendi mi dini tamam olur. "Sizin en kötüleriniz bekârlarınızdır." diyor. Çünkü, bekâr olunduğu zaman, günaha sapar. Kimse de bir şey demiyor, kimse de ayıplamıyor. Yaşlı, sakallı yetmiş küsur yaşında adam... Torunları kızlarla geziyormuş. O bahçeye getiriyormuş kızları, orda eğleniyorlarmış. "Ne yapalım, gençtir." diyor, hoş görüyor. Hoş görülmez; ama, millet hoş görüyor.

En iyi çaresi erkence evlendirip baş-göz etmektir. O olmadığı takdirde, oruç tutmayı tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz... Oruç tuttu mu insanın arzuları azalır. Bu arzular yemekten artıyor. Yiyor köfteleri, kebapları, yiyecekleri; o zaman, "Var mı bana yan bakan?" diye pehlivan gibi çatacak yer arıyor. Neden?.. Karnını doyurdu, ondan sonra nefis kabardı tabii... Ona da dikkat etmek lâzım!..


--------------------------------------------------------------------------------

NİKÂH


1. Soru:

--Evlenmek istediğim kızla rahat görüşebilmek için, evlilik hayatına başlamadan önce dinî nikâh yapabilir miyim; böyle bir şey olur mu?..


--Nikâh nikâhtır. Bunun birkaç çeşidi yoktur. Nikâhlandı mı, bunlar evli olurlar, mehir tahakkuk eder. O zaman istedikleri gibi rahat konuşabilirler birbirleriyle; nikâhlı insanlar olurlar.

Ama nikâlanmadan da bu işler olur. Asırlar boyu böyle devam etmiştir, bir mahzuru yoktur. Hiç görmeden de birbirleriyle evlenenler olmuştur. Anneler, akrabalar gelirler, giderler hallederler.

Buna bir cevap olarak başka bir soru var; bu da diyor ki:


2. Soru:

--Biz bir oğlan ve kız arasında şer'î nikâhı yaptık. Arada ihtilâf oldu, büyüdü, bozuşma durumuna geldi. Kız tarafı biz boşuyoruz diyor, oğlan tarafı boşamam diyor. Hüküm nedir?


--Boşanamazlar!.. İşte böyle ihtilâflar çıkar. Millet bu nikâhın önemini bilmiyor. Hadi bir şer'î nikâh yapıyorlar, karı-koca oluyorlar. Düğün yapılmamış bir karı-kocalık hâli oluyor. Ondan sonra bozuşuyorlar; o başkasıyla evleniyor, öbürü başkasıyla evleniyor. Halbuki başkasının hanımı...

Bu nikâh oyuncak değildir. Ya bunu ciddî olarak tatbik etsinler, nikâhlılarsa ona göre hareket etsinler, ayrıldıkları zaman mehrini vermek şartıyla... Ya da yapamayacaklarsa; o zaman nikâhlanmadan, nişanlılık durumuyla, resmî bir tarzda, bu işleri evleninceye kadar yürütsünler.


3. Soru:

--Nişanlı iken dînî nikâh kıyılmış, düğünden önce ayrılmışlarsa, nikâhın fesholması için ne yapmak lâzım?..


--Nikâhın feshi erkeğin elindedir. Erkek "Boşadım!" dediği zaman, nikâh biter. Zifaf olmadığı için, mehrin yarısını kıza vermesi gerekir.


4. Soru:

--Mehir verilmeden olan evlilik zinâ mı?


--Hayır!.. Mehir verilmeden, normal nikâh kıyılmış da evlenilmişse zinâ değildir. Yalnız erkeğin kadına mehr-i misil verme mecburiyeti olur, o kadar...

Konuşulmamış, tayin edilmemiş, şimdi burda kadının ne kadar mehir hakkı var?.. Emsali kadınların mehri ne kadar oluyorsa, o kadar mehir verilir.

Nikâh sahihtir, zinâ değildir; erkek üzerinde mehir borcu vardır.


5. Soru:

--Ben bir yıl evvel sözlendim ve ardından nikâhımız yapıldı. Sözlüm dindar birisi olduğu için, yöremizdeki adetlere karşı... Ailem ona muhalefet etti. Babam her içeri girip çıktığında nişanlımın ayağa kalkmasını istedi. O da, "Ben bunu yapamam! Hocalarımız bile bizden bunu istemiyor." diye karşılık verdi. Babam nikâhlımdan tamâmen ayrılmamı istiyor. Ben nikâhlı olduğum için ayrılmak istemiyorum. Nikâhlım da ayrılmak istemiyor, "Ailen ne derse desin, beni tercih etmelisin!" diyor. Beyimi tercih edince ailemden kopacağımı düşünüyorum. Ne yapmamızı tavsiye edersiniz?


--Yapılacak şey gayet net, bilinmeyen bir durum değil... Nikâhlı olduğu için, kocasını tercih edecek!

Kocasının o ayağa kalkma konusundaki ısrarı, inadı doğru değil... Çünkü, Peygamber SAS Efendimiz, Sa'd Hazretleri gelirken, (Kmû liseyyidiküm!) "Efendiniz için ayağa kalkın!" buyurmuş. Yâni, kavminizin ulusu, hürmete şâyan şahsı geliyor diye kalkmalarını istemiş. Baba için kalkılabilir, örfümüzde vardır. Örfe önem veriyor İslâmiyet... O bakımdan kalkmam demesi doğru olmamış nişanlısının...

Tavsiyem, kocasına uyacak; annesine babasına durumun ciddiyetini anlatacak, "Ben mecburum, nikâhlanmış bulundum." diyecek, onları yumuşatmağa çalışacak. Kocasına da, "Bak, kakmakta, hürmet etmekte bir beis yokmuş. Sen de nobranlığı bırak, biraz geçimli ol!" filân diyecek.


6 . Soru:

--Beyim tartışırken bana çok kızdı, "Seni bırakacağım!" dedi. Fakat sonra kızgınlığı geçince, söylediğine pişman oldu. Acaba bu sözle nikâhımıza bir zarar geldi mi?


--Nikâhınıza bir zarar gelmez! Bırakacağım deyince, ileriye doğru, gelecek zaman kasdedildiği için, bir şey olmaz.

EhPortal 1.34 © 2024, WebDev